Paris Ara Sokaklarında Lezzet Peşinde
Bir Avrupa şehrine ikinci defa gitmenin avantajlarını ikinci Paris ziyaretimde fazlaca gördüm. Birçok planınızı alelacele bir turistik yere giderek ya da bazı popüler restoranların önünde dakikalarca bekleyerek yapmak yerine orada yaşıyormuşçasına sakin sakin yürüyerek, arzu ettiğiniz şeyi yaparak, bisiklete binerek ve yorulduğunuzda bir yere yetişme derdi olmaksızın cennet gibi parklarda saatlerce dinlenerek geçirmek paha biçilemez. Bir tavsiye ile başlayım; ikinci defa Paris’e gidin!!!
Bu yazımda Paris’te beğendiğim restoranları sizlerle paylaşacağım. Önceden gitmiş olmanın verdiği özgüven ile turistik olmayan, merkez dışındaki mekanları araştırdım ve güzel keşifler yapabildim. Yemekler ile ilgili paylaşımlara geçmeden önce önemli birkaç bilgi paylaşayım;
Paris’te Charles de Gaulles ve ORLY International Airport olmak üzere iki hava alanı var. Havaalanlarından merkeze inmek oldukça kolay. Metro ile rahatlıkla merkeze inip oradan istediğiniz bölgeye geçebilirsiniz.(12euro) Metro demişken biraz metrolarından bahsedeyim. Paris’te harika bir metro ağı mevcut. Şehrin her yerine metro ile ulaşım çok kolay. Birbiri içinden geçen metro haritasını ilk gördüğünüzde biraz ürkebilirsiniz. Ancak "Visit Paris by Metro" metro uygulaması hayatınızı o kadar kolaylaştırıyor ki. Sadece bulunduğunuz istasyonu ve gideceğiniz istasyonu seçiyorsunuz, program sizi en rahat aktarmalar ile gideceğiniz yere gönderiyor. İnternet gerektirmeden kullanabileceğiniz bu programı incelemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Şehri dolaşırken yine çevrimdışı sizi yönlendiren çok iyi bir program daha var. “Triposo Paris” uygulaması ile programın içinde bulunan haritaya gitmek istediğiniz tarih yerleri, müzeleri ya da restoranları işaretleyerek GPS yardımı ile kolayca bir gezi planı yapabiliyorsunuz. Bu programı da incelemenizi öneririm.
Hadi başlayalım restoranlara;
1- Chez Marianne
Rue Des Rosiers sokağı, La Marais bölgesinde bulunun bir ara sokak. Gezmesi çok keyifli bir yer. Anladığım kadarı ile Paris’in falafelciler bölgesi burası. Önceden ismini duyduğum ve ne olduğu bilmediğim falafel için önünde kuyruk olan bir yer aradık ve sonunda bulduk.
Bazlamamsı bir ekmeğin içine yeşillik, havuç, kırmızı lahana ve bir takım soslar koyup üzerine mücvere benzer sebzeli bir kızartma ile köfte topu koyuyorlar. Açıkçası ben çok sevemedim. Gereksiz bir öğün. Ama doymak ve geçiştirmek isterseniz düşünülebilir. Fiyat 7 euro
2- MİZNON
Yine Rosiers sokağı civarını gezinirken içi tırmatıkış bir mekan karşımıza çıktı. Diğer mekanlara göre çok farklı olduğu içeri adım atınca belli oluyordu zaten. Ama ilk gidişiniz ise menüden hiçbir şey anlamıyorsunuz. Parmakla göstermek sureti ile beğendiğimiz birkaç şeyi söyledik.
Görsel olarak en çekici olan farklı soslarla servis edilen tek parça karnabahar. Yumuşacık pişmiş ve çok leziz. Fiyat 8 euro
3- Aux Merveilleux
Paris’e ilk gittiğimizde en çok aklımda kalan lezzetlerden biri aşağıda gördüğünüz enfes tatlı. Çok hafif ve leziz. Mutlaka deneyin!!
Ancak dikkat edilmesi gereken bir durum var. Geçen seneden hasretimiz büyük olduğu için ilk gördüğümüz bir şubesine girdik. Tatlının lezzeti ve kıvamı diğeri gibi hiç değildi. Daha sonra geçen sene gittiğimiz şubesine tekrar gittik. “Evet işte bu!!!” dedik :) Adresi aşağıdaki linkte mevcuttur.
4- O1 SUSHI
Saat olmuş akşam 10, biz halen nerde yesek diye dolaşıyoruz. İşte o anda "o1 Sushi" ilaç gibi yetişti imdadımıza. Yine geçen sene gördüğümüz ve içi çok kalabalık olan ancak denemesi bu sefere kısmet olan bir mekan burası. Yine ful çekiyor bu saatte. Ama şansımız yaver gitti ve oturabildik. Bir sürü menü içinden birini seçtik. Şöyle söyleyebilirim; fiyat performansı çok çok iyi. Yediğimiz her şey çok leziz ve kararında. Cardinal Lemoine bölgesinde yer alan bu restorana uğramalısınız. 1 menü fiyatı 12 euro civarlarında. Menüde bir çorba, harika bir lahana salatası ana yemek ve küçük bir kadeh restorana özgü şarap kıvamında bir içecek.
NOT: Quartier Latin bölgesi pek turistik olamayan ve gece geç saatlere kadar canlı bir bölge. Özellikle gece planlarınıza kesinlikle dahil etmelisiniz.
5-CHEZ GLADINES
Şimdi size Paris’te turistik olmayan bir bölgede çok popüler bir mekan tavsiye edeceğim. Burası öğrencilerin çoğunlukta olduğu ve merkeze biraz uzak olan bir bölge. Bizde dedik bu metro ağı varken gitmemek olmaz. Yarım saat içinde merkezden "Butte Aux Cailles" bölgesine gittik ve hedefi başarıyla tespit ettik:) Akşam 7.30 gibi oradaydık ve hemen bir yere oturabildik. İçerisi ful çekiyordu. Ancak 10 dakika sonra en az 15 kişi sıra bekliyordu. Anlaşılan 7 civarı en uygun zaman beklememek için.
Yanımızdaki çifte en gözde yemekleri sorduk ve ikisi söyledik. “Pave Roquefort” yemeği ördeğin göğüs etinden yapılmış ve rokforlu nefis bir sos ile servis ediliyor. Oldukça başarılı bir yemek. Fiyat 14.5 euro
Diğer yemeğimizin adı "Escalope Veal". Kuzu eti ile dilim patatesin sunulduğu, köri soslu koca bir tabak geliyor. Tabi etçi biri olarak gözlerim ışıldıyor, garson her adımda masaya yaklaştıkça gelen koca tabağın tamamen et olduğunu düşünüyor ve gözlerim doluyordu. Taa ki ilk çatalı vurana kadar:) Tabi 15 euro ya 2 kilo et getirmeyeceklerdi. 200-250 gr kadar et patates ile harmanlanmış ve köri sosu ile güzel bir lezzet yakalanmış. Ancak favorim ördek oldu. Fiyatlar Paris’in merkezine göre çok çok iyi. Benim gibi yemekçi biriyseniz kesinlikle tavsiye ederim.
NOT: Paris pahalı bir şehir. Tabi Euro’nun uçup gittiği düşünüldüğünde yemek masrafını azaltmak amacı ile aperatif yiyeceklere yönelebiliyoruz. Pastanelerden ya da fırınlardan küçük küçük şeyler almak ana yemekten çok daha pahalıya denk gelebiliyor. Bu yüzden iyice araştırıp küçük restoranlarda yemek daha avantajlı olabilir.. Ya da marketlerde nefis sardalya ya da soslu ton balığı konserveleri var. Fırından ekmeğinizi alıp Sen nehri kıyısında romantik romantik yiyebilirsiniz:)
6- COMME A LISBONNE
Çok şirin ve samimi bir Lizbon restoranı burası. Yerli halkın fazlaca tercih ettiği, hafif lezzetler sunan bir yer. Biz de oranın en meşhur salatasını sardalya eşliğinde istiyoruz. Önden getirdiği havuç çorbası lezzetli. Mercimekli salatası sardalya eşliğinde gayet iyi. Menü fiyatı 13 Euro
7- İl Timo
Paris’i gezmenin en iyi yolu yürümek. Evet biraz yorucu oluyor ancak çok güzel yerleri keşfedebiliyorsunuz. Bunlardan biri de İl Timo. Küçük bir dükkanda ayak üstü makarnacı. Aç olmadığımız için denemek için bir porsiyon aldık. Ispanaklı tortellini üzerine peynir soslu olanı orta boy olarak istedik. Kutu içerisinde servis ediliyor ve çooook leziz. Sanki yarım saat önce Lizbon restoranında hiç bir şey yememiş gibi iki saniyede indiriveriyoruz:) Buraya mutlak uğramalısınız. Fiyat 6 euro.
8- Au P’TIT GREC
Quartier Latin bölgesinde bulunan bu krepçi diğer krepçilerden çok farklı. Akşamları önünde en az 20-25 kişi kuyrukta. Tabi ki kuyruğun bir nedeni var. Çok çeşitli krepleri var ve Paris’te gördüğünüz ince krepçilerden değil. Yani içine peyniri yığıyor. Öyle bir çimdik atmıyor:) Öyle olunca da kuyruk oluşuyor tabi. Çok başarılı bir krep. Şiddetle tavsiye edilir. Krepler 6 euro civarı
9- Les Gourmandises d'Eiffel
Paris’e geçen sene gittiğimde en iyi kuruvasanı bulmayı misyon edinmiş, gördüğüm her yerde kuruvasan denemiştim. Tabi sonuçları biraz acı oldu ve sıkı bir diyete girmek zorunda kalmıştım:) Ama çektiğim çilelere değmiş. Bu seferi de düşündüğümde yediğim en iyi kuruvasan geçen senenin de yıldızı olan bu fırında yapılıyor. Tereyağlı kuruvasan, dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık ve bariz tereyağı tadı alabiliyorsunuz. Planlarınızı oluştururken burayı da dahil etmelisiniz. Zira buraya çok yakın olan Rue Cler sokağını da görmenizi tavsiye ederim.
10- Leon De Bruxelles
Midye denince ilk akla gelen yer olan Leon’a uğramadan bu geziyi bitirmek olmazdı. Bizde zaman sıkıntımıza rağmen şartları zorladık ve en çok tavsiye edilen rokforlu midye siparişimiz verdik. Bir porsiyon ikimize yeter mi tartışmaları içindeyken koca bir tencere midye geldi. Midye etinin lezzetini alabiliyorsunuz. Rokfor sosu çok baskın ve lezzetli. Fiyat 24 euro. Ancak şiddetle tavsiye ettiğim yerler listesine giremedi :)
11- Chez Colette Cantine
Dönüş vakti gelmişti artık. Ama içimden şöyle güzel bir sandviç yiyemedim diye geçirirken otelimizin altında bulunan bu kafenin sandviçlerini deneyelim dedik. Nokta atış olmuş sanki!! Enfesss… İşin sırrı basit aslında; dünyanın en leziz yiyeceği sıcak ekmektir. İçine ne koyarsanız koyun ekmek lezzetli ve sıcak servis ediliyorsa her türlü güzel olur. Hele ki taze yapılmış tavuk ya da ton balığı, çalışılmış nefis soslarla konursa mükemmel sandviçi yapmış olursunuz. Tıpkı Chez Colette Cantine’nin yaptığı gibi. Tavuk sandviçin içine hardallı, karamelize soğanlı bir sos koymuşlar. Ton balıklının içine de cheddar peynirli bir sos. İkisi de çok iyi. Fiyat 6.5 euro
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; kafede ilginç bir şekilde cappuccino ya da latte gibi kahveler yok. Tek expresso var. Ona da süt ekleyip getiriyorlar. Ama şunu söyleyebilirim, hayatım içtiğim en güzel expressoydu. Tadını unutamıyorum. Aceleden soramadım ama o kahveyi bulmak benim görevim oldu artık:)
12-Le Relais de I'Entrecote
Tabi etmanyak misyonu gereği Paris’in en ünlü restoranlarından biri olan "Le Relais de I'Entrecote" ile alakalı yorum yapmadan olmazdı. Geçen sene gittiğimde denemiştim. O zaman çektiğim fotoğrafı bulamadım ama yorumlarım şöyle; orta pişmiş olarak sipariş ettiğim et tam istediğim gibi geldi. Üstünde bolca Cafe de Paris sosu vardı. Tabi böyle baskın soslu yemeklerde etin tadını alabilmek zor. Gelelim sosa. Bu sos dünyaca ünlü bir sos ve içeriği sır gibi gizli tutuluyor. Hal böyle olunca birçok denemeleri yapılıyor. Benimde çalışmalarım mevcut bu konuda:) Ama ben yediğimde hasta olduğumu söyleyemem. Tamam lezzetli bir sos ama birazda şişirilmiş ve popülerleştirilmiş bence. Zaten gidip kişi başı 30-35 euro veriyorsunuz. Mecbur beğeneceksiniz:))
Yorucu bir Paris gezisinin ardından "Paris'te ne yenir?" sorusuna rehber niteliğinde cevap olan notlarımı sizlerle paylaştım. Paris görülesi bir şehir. İlk fırsatınızda görmenizi öneririm. Gezerkende hazırladığım yemek rehberini yanınıza almayı unutmayın!! :)
İyi ve afiyette gezileriniz olsun...